"Organik" kelimesi, tüketicilerin saf gıdalara dair derin beklentilerini yansıtır. Ancak laboratuvar test cihazları etkinleştirildiğinde, yeşil etiketli sebzeler gerçekten de hayal edildiği kadar kusursuz mu? Organik tarım ürünleriyle ilgili en son ülke çapındaki kalite izleme raporu, örneklenen 326 organik sebze partisinin yaklaşık %8,3'ünde eser miktarda eser miktarda eser miktarda eser miktarda tespit edildiğini ortaya koyuyor.pestisit kalıntılarıBu veriler, göle atılan taş gibi tüketici pazarında dalgalanmalara neden oldu.

I. Organik Standartların "Gri Bölgesi"
"Organik Ürün Sertifikasyonunun Uygulanmasına İlişkin Kurallar"ın açılışında, 2. Bölüm'ün 7. Maddesi, kullanımına izin verilen bitki ve mineral kökenli 59 tür pestisiti açıkça listelemektedir. Azadirachtin ve piretrinler gibi biyopestisitler de bunlara dahildir. Doğal bitkilerden elde edilen bu maddeler "düşük toksisiteli" olarak tanımlansa da, aşırı ilaçlama yine de kalıntılara yol açabilir. Daha büyük endişe ise, sertifikasyon standartlarının 36 aylık bir toprak arıtma süresi belirlemesine rağmen, önceki tarım döngülerinden kalan glifosat metabolitlerinin Kuzey Çin Ovası'ndaki bazı üslerde yeraltı sularında hala tespit edilebilmesidir.
VakalarklorpirifosTest raporlarındaki kalıntılar bir uyarı niteliğindedir. Geleneksel tarım arazilerine bitişik sertifikalı bir tesis, muson mevsiminde pestisit sürüklenme kirliliğinden etkilenmiş ve ıspanak örneklerinde 0,02 mg/kg organofosfor kalıntısı tespit edilmiştir. Bu "pasif kirlilik", mevcut sertifikasyon sisteminin tarım ortamını dinamik olarak izlemedeki yetersizliğini ortaya koyarak, organik tarımın saflığında bir çatlak açmıştır.
II. Laboratuvarlarda Ortaya Çıkan Gerçek
Gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi kullanıldığında, teknisyenler numuneler için tespit sınırını 0,001 mg/kg seviyesine ayarladılar. Veriler, pozitif numunelerin %90'ında, geleneksel sebzelerdeki kalıntı seviyelerinin yalnızca 1/50 ila 1/100'ü kadar kalıntı bulunduğunu gösteriyor; bu da standart bir yüzme havuzuna iki damla mürekkep damlatmaya eşdeğer. Ancak, modern tespit teknolojisindeki gelişmeler, moleküllerin milyarda bir seviyesinde yakalanmasını mümkün kılarak, mutlak "sıfır kalıntı"yı imkânsız hale getirdi.
Çapraz bulaşma zincirlerinin karmaşıklığı hayal gücünün ötesindedir. Eksik temizlenmiş nakliye araçlarından kaynaklanan depo kontaminasyonu, olay oranlarının %42'sini oluştururken, süpermarket raflarında karışık yerleştirmeden kaynaklanan temas kontaminasyonu %31'ini oluşturmaktadır. Daha da sinsi olanı, bazı organik gübre hammaddelerine karıştırılan antibiyotiklerin biyolojik birikim yoluyla bitki hücrelerine girmesidir.
III. Güveni Yeniden İnşa Etmenin Mantıklı Yolu
Test raporunun karşısında, bir organik çiftçi "şeffaf izlenebilirlik sistemini" sergiledi: Her paketin üzerindeki bir QR kodu, uygulanan Bordeaux karışımının oranını ve çevredeki üç kilometrelik alanın toprak test raporlarını sorgulamaya olanak tanıyor. Üretim süreçlerini açık alana taşıma yaklaşımı, tüketici güvenini yeniden inşa ediyor.
Gıda güvenliği uzmanları, "üçlü arıtma yöntemi"nin kullanılmasını öneriyor: yağda çözünen pestisitleri ayrıştırmak için karbonatlı suya batırma, yüzeydeki adsorbatları gidermek için ultrasonik temizleyici kullanma ve biyolojik enzimleri etkisiz hale getirmek için 100°C'de 5 saniye haşlama. Bu yöntemler, eser kalıntıların %97,6'sını ortadan kaldırarak sağlık savunma hattını daha güçlü hale getirebilir.
Laboratuvar test verileri, organik tarımın değerini inkar eden bir hüküm olarak değerlendirilmemelidir. Geleneksel kerevizde tespit edilen 0,008 mg/kg klorpirifos kalıntısını 1,2 mg/kg ile karşılaştırdığımızda, organik üretim sistemlerinin pestisit kullanımını azaltmadaki önemli etkinliğini hâlâ görebiliyoruz. Belki de gerçek saflık mutlak sıfırda değil, sürekli sıfıra yaklaşmakta yatmaktadır ve bu da üreticilerin, düzenleyicilerin ve tüketicilerin daha sıkı bir kalite ağı oluşturmasını gerektirir.
Gönderi zamanı: 12 Mart 2025